İnsanlarımız çoğu zaman gerçeklerden haberdardır ancak ellerinden gelen bir şey olmadığını düşünürler. Oysa ki bilmenin sorumlu olmak anlamına geldiğinin farkında değillerdir. Bu şekilde bir hayat sürmek kendileri için daha hayırlı gelmekte! ve kurtuluş adına herhangi bir adım atmakta üzerlerinde bir ağırlık hissetmezler. Ancak kimi olaylar vardır ki insanları kendilerine getirir. Bu olaylar elbette bir rahmet, bir bereket ve işarettir. Hak Teala insanları sınama sürecinde kimine hidayet kapılarını açar ve o kimseleri kurtuluşa erdirir. Tabii insanoğlu bunun farkında olur ise…
Gençlik çağları çok hızlı geçer. İnsanlar gençken ne yaptığının farkında değildir ve belirli şeylerin oturmasıyla kendine gelme süreci başlar ancak iş işten geçmiştir. Bu sayede kendi için hiç de hayırlı olmayan noktalara gelmiştir. Geri dönüşü olmadığı düşünülen noktalarda bir ileri bir geri savrulan vatandaş bir türlü karar aşamasına gelememektedir…akıllarda hep aynı soru yıllarca çalkalanır…bu soru belki de binlerce kez gündeme gelmiş ancak uygulama noktasına bir türlü varılamadığı için bir sonuç alınamamıştır.
Bu muhteşem soru “ peki ama ne yapmalıyız? ” insanlara hakikat anlatıldığı zaman sanki kodlanmış cevaplar kendiliğinden ağızdan çıkarak aynı sözcükleri sarfeder. “doğrusun, haklısın, evet ya doğru diyon, valla ne desen haklısın….vb.” devamında “ abi inan bana sen doğruları söylüyorsun evet biliyorum eksikliklerim var ama…” aması şu “ ama ne yapmalıyız?” işte doğru soru bu.(Rabbim insanlara yapamacağı yük verir mi?) İnsanımız bu soruyu bulmak da pek de zorlanmaz lakin sorudan da öteye geçemez. Sorduğu bu sorunun önemini uygulamaya geçtiğinde anlayacağının farkında değildir. O yüzden uzun süre bu tür sorularla zihnini meşgul eder…
Fikriyat hayata geçmedikten sonra hiçbir önem taşımamaktadır. İman dahi kalb ile tasdik dil ile ikrardır yani kalbinde inandığını dillendirmelisin. Bunu harekete geçirmelisin. Aslında psikolojikdir bu durum. İnsanımız yıllardan beri tembelliğe alıştığından çalışmak, işe koyulmak insanımıza zor gelir. Namazın farz olduğu, Müslümanla ayrılmaz bir bütün oluşturduğu, kuran-ı azimüzşanda 70 küsür defa Allah cc un bizlere namazı emrettiği anlatıldığında hiç kimse itiraz etmez ve haklı bulunursun. Fakat iş kavram boyutundan çıkıp da fiiliyata dökülmeye geldiğinde farklılaşır ve sürekli bahaneler bunun önüne geçer. Yaşlılarımızın dizleri ağrımaya durur, gençlerimizin ödevleri çoktur, orta yaşlarda olanlar ise iş güç…mutlaka kendimizi aldatacak bir bahane üretir ve yıllarca kendimizi bununla avuturuz.
Aslında burada mevzu bahis namaz değil meselemiz neden biz bir gerçeği bildiğimiz halde fiiliyata dökemiyor, neden sorulardan sıyrılıp da kendimizi kandırabildiğimiz ama asla ve kata Allah cc unu kandıramayacağımızı anlamak için kendimizi kasıyoruz…
Konuyu fazlaca uzun tutmak istemiyorum. Biz Müslümanız elhamdülillah ve inandığımız şeyleri yapmağa mecburuz. Bu bizim iki dünya saadetimiz için gerekli. Sonuç olarak siz yine aynı soruyu sormadan ben söyleyeyim “ Ey Müslüman genç titre, silkin ve kendine gel sen bu değilsin, böyle olmamalısın…İNAN, YAŞA VE KURTUL…” selametle kalın
Mücahit Talha – Isparta 2009-04-23
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)



Hiç yorum yok:
Yorum Gönder