GENÇLER BEN BEKARIM GENCİM, NE OLACAK DEMESİNLER. BİR İSLAMA UYAN GENCİMİZ SEBEBİYLE KAİNAT AYAKTA DURUR. RABBİMİZİN EMİRLERİNİ YERİNE GETİRMEMEKTENSE, VALLAHİ ÖLÜM BİZİM İÇİN DAHA HAYIRLIDIR. DİNİNİ MUHAFAZA EDEBİLMEK İÇİN AİLESİYLE UĞRAŞAN GENÇLERİMİZ VAR. BİZLER ONLARIN HÜRMETİNE YAŞIYORUZ

Bugünkü CİHAD :

Millete Şeriati öğretmektir.Bugün millet çok geri kaldı.
Cennet nasıl kazanılır bilmezler, Cehennemden nasıl kurtulunur bilmezler,
Namaz kılmayı bilmezler.


Günümüzde CİHAD : İslamiyeti öğrenip öğretmektir.

Dağlar,taşlar,yollar aşmak zor gelirdi önceden
Ama en zoru nefsini aşmakmış öğrendim
Kendimi geçip,ezipte huzuruna geldim
Kararmış gönlüm,büküktür boynum
Deryana kabul buyur Şeyhim...
Dünya yalandır ondan geçtim,
Bir günahkarım neyleyeyim
İşte budur benim halim
Gönlüm gönlünde huzur bulur Şeyhim...
Malı mülkü neylesin bu can
Olmayınca Tarikatım,Rabıtam
Kaydırmasın Rabbim bu yoldan
Sende olmasan
Herşey viran,herşey hicran


Şiirin Yazarı : Hatice Meryem OLGUN

Dolmabahçe Sarayı bizim olsa yemeklerimiz pişirilse, özel hizmetlerimiz görülse bizim yine hatırımızda olur ki birgün muhakkak ölüm gelecek.

Surur, sevinç içerisinde bulunan kişinin en büyük gamı(kederi) bütün onlardan ayrılacağını bilmesidir.

Cennette ise ayrılık, ölüm, kötü söz, aşırı soğuk, aşırı sıcak yoktur.

İnsan dostunu niçin sevdiğini düşünmelidir. Zira yarın ahirette kişiye sevmesinin sebebi sorulacak . Allah (celle celaluhu) için dost olanlar gene orada dostlardır.
Bazen insan bir kimseyi sever, o da kendini birşey zanneder...Ancak bizim işimiz Kur'an-ı Kerim'i , Hadis'i, Akaid'i ve onlardan çıkarılan fıkıhı anlamak ve anlatmaktır.


Tandır Tava Geldi, Hamur Tükendi
Akıl Başa Geldi, Ömür Tükendi


Yerde ve göklerde bulunan herşey edep üzeredirler.
Onların güzellikleri de bu edeplerindendir


Mahmud Efendi Ks

Herşey Farkındalıkla Başlar



Yunus Emre diyor ya: Beni bende demen bende değilim/Bir ben vardır bende benden içeri…
İşte o en içteki beni keşfetme yolcuğunda acaba yolun neresindeyiz? O yolun, yolcusu olduğumuzun farkında mıyız? Herşey farkındalıkla başlar zira.

Önce bir oturup düşünelim. Silkinelim şu dünyanın bomboş saçmalıklarından. Bir iç seyahat yapalım.
Haydi hep beraber düşünelim ve yeni bir güne yepyeni hedeflerle yeniden başlayalım.
Önce tövbe ile geçmiş defterimizi bir temizleyelim. Samimi ve kesin kararlı azimli bir niyetle, gözyaşlarıyla temizleyelim o defteri…Sonra o pırıl pırıl sayfalara bir leke gelecek korkusunu sırtımıza alıp ağır ağır ama ne yaptığını bilerek adım atalım aşk ve muhabbet basamaklarına…Ağır ağır, korkarak, ağlayarak, yalvararak, yanarak…En tepedeki güneşe yaklaştıkça daha da yanarak..
Sağımızda solumuzda bizi kışkırtan, gülenlere, alay edenlere, şaşırtanlara dönüp bakmadan… Gözümüz en tepede…Kalbimiz aşkla ‘Allah Allah’ diyerek…
Ya ayağımız kayarsa…Ya bir yere takılırsak…Ya da gücümüz tükenir de ileriye gidemezsek…tepetaklak geriye yuvarlanmak da var…Ama yılmak yok. Çünkü başka yol yok, başka kurtuluş yok…
Kurtuluş gemisine binmek lazım. O kaptanı bulmak lazım. Elimizden tutacak bir DOST lazım.Yüz kere düşsek de hadi gel diye bizi çağıracak bir ses lazım…O gemiye binemesek de o yolda ölmek lazım…Adı için yaşamak…Adı için ölmek ve asıl vatanda ebediyyen gülmek…
Yapamasak da yapanları sevmek, ardından gitmek eteklerine yapışan biri gibi de olsak onlarla gitmek…
İnsanın Mutluluğu Kanaatine Bağlıdır


Resûlullah sallallahu aleyhi ve selem şöyle buyuruyor:
“İslâm’ın dosdoğru yoluna ulaştırılan ve geçimi yeterli olup da buna kanaat eden kimse, ne kadar mutludur!” (Tirmizî)


Dikkat Edin!Söz Sahibine Dönebilir


Resûlullah sallallahu aleyhi ve selem şöyle buyuruyor:
“Hiç kimse, bir başkasına fâsık veya kâfir demesin. Şayet itham altında bırakılan kişide bu sıfatlar yoksa, o söz onu söyleyene döner.” (Buhârî)


Yemek Yerken Nebevi Ölçü


Resûlullah sallallahu aleyhi ve selem şöyle buyuruyor:
“Hiçbir kişi, midesinden daha tehlikeli bir kap doldurmamıştır. Oysa insana kendini ayakta tutacak bir kaç lokma yeter. Şayet mutlaka çok yiyecekse, midesinin üçte birini yemeğe, üçte birini içeceğe, üçte birini de nefesine ayırmalıdır.” (Tirmizî)


Allah’ın Sevgilisi Olmanın Sırrı Güzel Ahlaklı Olmakta Gizlidir


Resûlullah sallallahu aleyhi ve selem şöyle buyuruyor:
“Kıyamet gününde mü’min kulun terazisinde güzel ahlâktan daha ağır bir şey bulunmaz. Allah Teâlâ çirkin hareketler yapan, çirkin sözler söyleyen kimseden nefret eder” (Tirmizî)


Ticaretin En Kârlısı Allah Yolunda Yapılandır


Resûlullah sallallahu aleyhi ve selem şöyle buyuruyor:
“Allah yolunda malını harcayana, harcadığının yedi yüz misli ecir verilir.” (Tirmizî)

kurtuluş bizim cemaatte!

İnsan tek başına olduğu zaman, her türlü saldırıya açık bir varlık gibi kalır bazen. Özellikle manevi korunmalar için “yalnızlık” çok daha zordur. Sürü halinde yaşayan canlıların, tek başına yaşayanlara göre daha güvende olduğu kesindir. İnsan için de aynı kural geçerlidir. Tüm kurallarda olduğu gibi, her kural herkes için mutlak gerçek, tek kurtuluş yolu değildir elbette.

Özellikle 1950’li yıllardan sonra, Türkiye’de grup oluşturma, bir fikir etrafında toplanma, bir lider veya fikir çerçevesinde cemaatleşme, çok daha hızlı ve yaygın bir şekilde Türkiye’nin her yerinde örgütlenmeler başladı. Cemaatlerin ve kanaat önderlerinin ülkemize ve insanlarımıza faydaları tartışılmaz. Rahmetli Gönenli Mehmet Efendi, 1960’lı yılarda köyden çıkıp İstanbul’a okumaya gelen birçok gence sahip çıkmış. Babam ve arkadaşlarına sahip çıkmasaydı, biz neler yaşıyor olurduk bilmiyorum? Ancak her aklıma geldiğinde, hiç görmediğim ve tanımadığım halde rahmetli Gönenli Mehmet Efendiye dua ediyorum. Haziran 2010’da yayınladığım “Allah Çocuk Yakmaz” isimli kitabımı da, rahmetli Gönenli Mehmet Efendiye ithaf etme gereği hissettim.

Bizim dönemimizde aktif olan cemaatler, birçok genci sokaklardan, kahvelerden kurtarıp, eğitim sohbetlerinde bilinçlendirdi. Kurtarabildikleri kadar genci sokakların kötülüklerinden kurtarmaya çalıştılar. O dönemlerde bizim oralarda aktif olan, Nurcular ve Süleymancılar yurtlarında, Hak Yol Vakfı ve Milli Gençlik Vakfı sohbet ve konferans programlarıyla gençlere sahip çıkmak için çaba sarf ettiler. Bu ülkenin geleceği olan gençlerine sahip çıkmak için emek sarf eden herkese, her cemaate dua borçlu olduğumuzu düşünüyorum.

Cemaat/çı!
Herkesin kendi cemaatini, kendi liderini sevmesi, o cemaat ve lider merkezli çalışmalar yapması elbette normaldir. Ancak “Kurtuluş bizim cemaatte!” demeye ve öyle davranmaya başlayınca işler değişiyor. Cemaatleşmek ne kadar güzel ve faydalı ise, cemaatçilik en az o kadar zarar veriyor hepimize.

Cemaatlerin faydalarına inandığım kadar, cemaatçiliğin zararlarını da iyi biliyorum. Kendi cemaat çalışmasını “tek doğru tek kurtuluş yolu” gibi görmek, “bizim dışımızdakiler yanlış yolda” yaklaşımında olmak, çok ciddi sıkıntılara sebep oluyor. Bu tarz tartışmaların, genelde liderlerden değil, kraldan çok kralcı olanlardan kaynaklandığını da biliyorum.

Ne zaman cemaatler konusu açılsa arkadaşlarımız arasında, sürekli paylaştığım bir hatıram var. O hatıra bana çok ders verici olmuştu.

28 Şubat sürecinin ateşi halen sıcaktı. Bir arkadaşımla beraber, babalarımızın öğrencilik yıllarından arkadaşı olan Hasan amcayı ziyarete gitmiştik. Tanışma faslı, çay muhabbeti, hal hatır faslından sonra, konu Türkiye’deki cemaatleşmelere geldi. Hasan amcanın bu konuda çok dolu ve yaralı olduğunu nerden bilecektik?

1980’li yıllarda iki cemaat arasında yaşanan bir gerginliği azaltmak için aracılık yaptığını anlattı Hasan amca bize. Her iki cemaat lideri ve yöneticileriyle uzun uzun görüşmeler yapmışlar arkadaş grubuyla. Ne kadar ısrar ettiyseler bile, her iki cemaatin yöneticilerini bir araya gelmeye ikna edememişler.

“Senede bir kez bir araya gelin. Aynı masada oturun. Bir bardak çay için. Bunlar bile bizim için yeterli. Siz birbirinizden uzak durdukça, Anadolu’da sizi sevenler birbiri aleyhinde konuşuyor. Bazı yerlerde ciddi tartışmalar, tekfir etmeler oluyor. Birbirinizi sevmeseniz de, aynı yöntemleri kullanmasanız da, senede bir defa aynı masada çekilen fotoğraflarınız gazete ve dergilerimizde görünsün de, bu tartışmalar derinleşmeden bitsin!” diye çok yalvardığını anlattı Hasan amca. Ancak her iki cemaat liderini de ikna edememişler.

Bu çabalarının sonuçsuz kaldığını anlatan Hasan amca, “Size bir hikaye anlatayım da, kıssadan hisseyi siz çıkartın!” dedi. O gün bize anlattığı o hikayeyi asla unutmadım.

Köyün birinde iki tane cami varmış. Doğal olarak, her caminin ayrı ayrı din görevlileri. Bir müddet sonra bu iki din görevlisinin arası açılmış. İmamlar birbirine küsünce, cemaatte ikiye ayrılmış. Herkes arkasında namaz kıldığı imamın taraftarı olmuş. Köy ikiye bölünmüş. Üst taraftaki caminin imamını sevenlerle, alt taraftaki caminin imamını haklı bulanlar, köy meydanında bile aynı kahvede oturmamaya başlamış.

Köyde aklı başında, bu anlamsız bölünme ve tartışmalardan rahatsız olanlar, her iki imama da defalarca gitmiş olsalar bile, bir türlü aralarını düzeltememişler. Köyün aklı başında olan büyüklerinden birisi, imamın birini kahvede görünce, başlamış yalvarmaya.

“Hocam Allah aşkına bu küslüğe bir son verin! Ben bu yaşıma kadar bu köyde böyle bir ayrışma görmedim. Biz birbirimizle akrabayız. Siz birbirinize küsünce, baba - oğul, eş - dost, komşu - akraba ikiye bölündü. Büyüklük sende kalsın. Git bir selam ver diğer imama. Sevmek, dost olmak zorunda değilsin. Ama en azından bir selam ver de, bu anlamsız küslük bitsin artık. Sen benden daha iyi bilirsin ama, Allah, Musa (as) gibi bir Peygamberi, Firavun gibi bir nemrut’un ayağına gönderiyor. Gel bir büyüklük yap!” demiş.

Köylü bu sözleri söyleyince, Musa - Firavun benzetmesinden etkilenen imam, “Pakala!” demiş. Karşı kahveden çay içen imamın yanına kadar gitmiş. Tam imamın karşısına gelince, “Kalk bre Firavun! Musa geldi!” demiş.

Bize bu hikayeyi anlatan Hasan amca, “Evlat, bazı cemaat temsilcileri, maalesef, bu işi nefis ve gurur meselesi yapıyorlar” dedi.
Bazen öyle bir hikaye okursunuz ki, “Kıssadan hisse” çıkartmak için tek bir cümle bile yazmanıza gerek kalmaz.

Ben, bütün cemaatleri seviyorum, bütün cemaatçilerden uzak duruyorum!


Sait ÇAMLICA
Eğitimci – Yazar

http://www.ajans5.com/detay/2010/12/07/kurtulus-bizim-cemaatte.html

su göründü teyemmüm bozuldu-Mustafa Kasadar

Milli Görüş’ün amiral gemisi Saadet Partisinde hareketin kurucusu ve lideri genel başkanlığı uhdesine aldı. Öncelikle şu hususun anlaşılması lazımdır. Milli Görüş sadece Saadet partisinden ibaret değildir. Milli Görüş liderinin destek ve teşvikleriyle kurulan ve çok değişik alanlarda faaliyet gösteren birçok müessese ve kuruluş vardır. Dolayısıyla Milli Görüş liderinin parti genel başkanı olmasının sembolik bir anlamdan öte bir değeri yoktur.

Medine muhaciri rahmetli Ali Ulvi Kurucu’nun geçtiğimiz yıl yayınlanan hatıratında önemli bir ayrıntıya dikkat çekilir. Osmanlı hanedanından bazılarının Mısır da çektikleri sıkıntı ve ızdıraplara şahit olduklarında hocaları Yozgatlı İhsan Efendi ( Ekmeleddin İhsanoğlu’nun babası) derki; Yahu çocuklar, biz Osmanlı torunlarından buradakilerin çektiği sıkıntıları görüyoruz. Bunların Avrupa’ya gidenleri var. Sefalet içinde ölenleri var. Tedavi edilemediği için azap içinde inleyenleri var. Bir günde ülkelerinden sürülmelerinden sonra bu kişiler çok zor şartlarda hayatlarını sürdürdüler. Evet, Biz hocalar da çok çektik ama biz nereye gitsek bu hanedan ailesinden birilerinin kurduğu vakıflarda kendimize bir yer bulduk, az çok bir maaş aldık. Ama onlar hiçbir yer bulamadılar. Osmanoğullarından ehl-i salip, haçlılar, Avrupa intikamını şu şekilde aldı: “Sizin ecdadınız mıydı, Kosovalara gelen, Viyanaları kuşatan, haçlı ordularını yenen, İstanbul’u alan, çan kulelerinde ezan okutan? Çekin bakalım cezanızı.” dediler.

Bu gün Milli Görüş liderine karşı duyulan kinin sebebi de Siyonizm’e karşı siyaset alanında mücadele veren ilk ve tek siyesi lider olmasındır. Zira dünya halkları Siyonistlerin kurduğu sömürü düzenini onunla keşfetti. Tabii Siyonizm’e karşı çıkmanın ağır bir faturası olacaktı. Nitekim öyle de oldu ve bugüne kadar bu fatura Milli Görüş liderine ödetildi. Partileri kapatıldı, hapse atıldı, yıllar boyu siyasi yasaklı kılındı ve enson olarak da düzmece belgelerle malvarlığına el konulup maaşına dahi haciz kondu. Maksat topyekûn kuşatmak, çaresiz ve hareketsiz bırakmak. İşin garibi Milli Görüş hareketine ve onun liderine karşı yürütülen operasyonlarda daha önce genellikle laik çevreler bu işin medya ayağını üstlenmişken şimdilerde namaz niyaz ehli gazeteciler üstlendiler. Hatta Milli Gazete’yi o süreçte yöneten ekip dahi Milli Görüş liderinin lehindeki yazılara sansür uyguladı.

Helvadan sahte putlar yapıp tapan, acıktığında da çıkarıp yiyenler gibi şimdi birileri sahte kahramanlar üretiyorlar. Nefesi kesilenler, yorulanlar, bir gözü sürekli arkada olanlar, yoldan dönmek için bahaneler arayanlar ilk buldukları fırsatta gemiyi terk ediyorlar.

Başbakan’ın Davos’ta katil İsrail cumhurbaşkanına karşı “one munit” demesini her fırsatta alkışlayanlar acaba aynı katili Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde ayakta alkışlayanlar hakkında neden susuyorlar? O dört yüz küsur AKP milletvekilinden bir tek vicdan sahibi milletvekili çıkıp da o katil İsrail cumhurbaşkanını protesto edebildi mi? Edemedi, neden? Çok basit. Bedel ödemek istemiyorlar.
Başbakan her fırsatta Gazze’ye uygulanan insanlık dışı ambargoya dikkat çekiyor. Lafla da olsa Gazze’nin Türkiye başbakanı tarafından dünya kamuoyunun gündemine taşınması çok güzel bir şey. Peki, Gazze’de işlenen cinayetlerin kat, kat üstünde hem de yanı başımızda işlenen katliamlara karşı acaba hem Sayın Cumhurbaşkanı hem de başta Davos fatihi Başbakan olmak üzere hükümet üyeleri neden kör ve sağır. Gazze nüfusunun tamamından daha fazlası Irak’ta katledildi. Beş milyon dul ve yetim kaldı. Halen de kan durmuş değil. Çünkü orada büyük ağabey var. Bilindiği gibi AKP ‘nin iktidar olmasıyla Irak’ın işgali aynı tarihlere rastlamaktadır. AKP iktidarı 1992’de Amerikan işgal güçlerinin bir kolunun Türkiye toprakları üzerinden geçerek karadan Irak’a saldırması için meclise tezkere gönderdi. Ancak CHP’nin topyekûn karşı çıkması sonucu bazı AKP’li milletvekilleri de o kadarda olmaz diyerek ret oyu verdiler ve tezkere reddedildi. Bunun üzerine devrin başbakanı Abdullah Gül “o kadar kızdım ki nerede ise başbakanlıktan istifa edecektim” dememiş miydi?! Yine “Irak’ta savaşan Amerikan askerlerinin sağ salim evlerine dönmeleri için dua ediyorum” diyen Davos fatihimiz başbakan Sayın Tayyip Erdoğan değil miydi?

İki milyon Iraklının kanı birilerinin iktidarı için feda edildi. Meclis Amerikan kara birliklerinin Türkiye topraklarını kirleterek Irak’lı kardeşlerimize saldırmasına müsaade etmedi ama devrin AKP hükümeti hava sahasını Amerikan uçaklarına açarak Irak’ı kan gölüne çeviren Amerikan uçak ve füzelerinin Türkiye üzerinden Irak ‘ı vurmasını sağladı. İncirlikten kalkan Amerikan uçakları Iraklı kardeşlerimizin üzerine ateş yağdırdı. Bununla da yetinilmedi Felluce, Samara, Bakuba başta olmak üzere tüm Sünni şehirleri yerle bir edildi. Bir sahabe ve evliya yatağı olan Bağdat hayalet şehir haline geldi. Bütün bunların üstüne de conilerin lojistik ihtiyacı Türkiye üzerinden tedarik edilerek destek sürekli hale getirildi.

Bu vahşice işgalin ilk günleri geçtikten sonra Türk medyasında adeta Irak unutuldu. Yalnızca yüzlerce kişinin öldüğü saldırılar olunca vakayı adiyeden bir haber olarak ekranlara getiriliyor. Hâlbuki şu anda da Irak kan ağlamaktadır. Sahi siz hiç Amerika’nın fosfor bombalarıyla adeta yerle bir ettiği ve atılan bu bombaların bıraktığı radyasyondan dolayı Felluce’de özürlü olarak doğan çocukların içler acısı görüntülerine medyada hiç rastlıyor musunuz? Erbakan farkı burada da görüldü ve yaptığı ilk basın toplantısında Amerikan işgal kuvvetlerinin Irak’ı derhal terk etmeleri gerektiğini söyledi.
. Milli Görüş çatısı altında siyaset yapmak her kişin değil er kişilerin işidir.

Zira burada siyaset yapmanın çoğunlukla maddi bir karşılığı yoktur. Saadet partisinde oynanan son oyun da basit bir liste meselesi değildir. Erbakan’ı ve onun misyonunu külliyen siyaset meydanından silip atma operasyonudur. Ama netice hayırlı olmuştur. Yıllardır teşkilatların bir türlü içine sindiremediği ve Milli Görüş’ü asla temsil etmeyen ancak yıllardır başka bir adres bulamadığı için burada zoraki duran Mukadder Başeğmez ve onun gibilerden de teşkilatlar kurtuldu. Bu tipler siyaset meydanından eksik olmaz. Ama bu artık irabdan mahalleri olmaz.
Hareketin liderinin bizzat kaptan köşküne oturması tüm senaryoları boşa çıkardı. Zira su görüldü teyemmüm bozuldu. Artık bütün Milli Görüşçülere düşen görev şurada burada birilerine meze olmayı bırakıp hocasının yanında kenetlenerek Milli Görüş’ü yeniden şahlandırmaktır.

http://www.ajans5.com/detay/2010/10/30/su-gorundu-teyemmum-bozuldu.html

akpyi kızdıran meil...

belkide 6 yıllık bir süreci özetleyen bir meil, fazlaca anlatmaya gerek yok. buyrun bir kaç dakikamızı ayıralım...

Bir süreden beri internette mail gruplarında dolaşan bir mailvar. İçeriğine baktığınızda bir takım bilgilerin toplandığı vebunların ” ilkler ” diye sunulmasından ibaret.AKP Genel Merkezi’ nin canını oldukça sıkan bu maili bugünekadar tam 7 milyon internet kullanıcısı okumuş. Yahoo ve Gmailmail gruplarında şu sıra en popüler içeriklerden birisini bumail oluşturuyor.*İşte AK Parti’ nin canını çok sıkan o mail:Türkiye’ deki icraatlarının unutulmaması ve bakar körlerin gakguk etmemesi için Tayyip Erdoğan liderliğindeki AKP’ nin Türk siyaset tarihindeki bazı ilklerini hatırlatmakta yarar görüyorum.
*1- İlk defa bir Başbakan ” Tezkere geçmezse memura maaş ödeyemeyiz ” dedi
*2- İlk defa ekonomi büyürken işsizlik arttı.
*3- İlk defa cari açık verilirken döviz kuru arttı.
*4- İlk defa bir Başbakan zam isteyen memura ” İMF’ yi ikna edin ” dedi.
*5- İlk kez ithalat 100 milyar doları aştı.
*6- İlk kez cari açığın üstünde borçlanma yapıldı
*7- İlk kez Yunan kilise bankası Türkiye’ de banka satın aldı.
*8- İlk defa domuz, kesimlik hayvanlar arasına alındı
*9- İlk defa düşük faizli dış borç, yüksek faizli iç borç ile ödendi.
*10- İlk defa bir Başbakan ve Dışişleri Bakanı, islâmiyeti yok etmeye yemin eden bir Papa’ nın heykeli önünde fotoğraf çektirdi.
*11- İlk defa bir Başbakan ” Toprak satılıyorsa alıp götürmüyorlar ya ” dedi.
*12- İlk defa bir cami kiliseye çevrildi.
*13- İlk defa kilise ve havralar imar planında yer aldı.
*14- İlk defa bir Başbakan Yahudi düşünce kuruluşundan ” Üstün Cesaret Ödülü ” aldı.
*15- İlk defa Türk askerinin başına ABD güçlerince çuval geçirildi.
*16- İlk defa bir Başbakan ” bir dönem dini kullandık ” dedi.
*17- İlk defa petrol kanunu ile yabancılara 50 yıllık imtiyazverildi.
*18- İlk defa yabancı rantiyecilere vergi muafiyeti tanındı.
*19- İlk defa iletişim sektörünün tamamı yabancıların eline geçti.
*20- İlk defa tezkere ret edilmesine rağmen Dış İşleri Bakanlığı genelgesi ile silahlar Türkiye üzerinden geçti.
*21- İlk defa bir Başbakan İslâm dünyasının sınırlarını değiştirecek BOP’ un eş başkanı oldu.
*22- İlk defa bir Başbakan Müslüman topraklarını işgal eden ABD askerlerinin evlerine sağ salim dönmeleri için dua ettiğini açıkladı.
*23- İlk kez İsrailli bir işadamına çok gizli bir şekilde 800milyon dolar kaynak aktarıldı.
*24- İlk defa bir Başbakan yapılan ihalede önce uçak istedi ama sonra Mercedes’ e razı oldu.
*25- İlk defa fındık üreticileri en büyük mitingi yaptı.
*26- İlk defa bir Başbakan Türkiye’ yi pazarladığını açıkça itiraf etti.
*27- İlk defa tarımsal üretimde dış ticaret açığı ortaya çıktı.
*28- İlk defa bir Başbakan çiftçilere ” Gözünü toprak doyursun ” dedi.
*29- İlk defa kap kaç diye bir sektör ortaya çıktı.
*30- İlk defa zina suç olmaktan çıktı.
*31- İlk defa bir Başbakan en fazla yurt dışı gezisi yaptı.
*32- İlk defa bir Başbakan ” Borç yiğidin kamçısıdır ” diyerek borçlanmayı bir başarı olarak gösterdi.
*33- İlk defa enflasyon % 10 artarken pancar fiyatları 99 kuruştan 88 kuruşa indi.
*34- İlk defa çiftçi ve emekliden vergi alınması sözü verildi.
*35- İlk defa bir Başbakan Danışmanı Amerikalılara Başbakan için ” Bu adamı kullanın, onu rogara süpürmeyin ” dedi.
*36- İlk defa GSMH artarken KDV tahsilâtı yerinde saydı.
*37- İlk defa bir Başbakan TMSF katkısıyla bu kadar çok TV ve gazete yönlendirdi.
*38- İlk defa Türkiye Cumhuriyeti’ nin Cumhurbaşkanı misafir olarak gelen bir kralın ayağına gitti. Hem de 10 Kasım günü…
*39- İLK DEFA BİR BAŞBAKAN ÇİFTÇİYE ” ANANIDA AL GİT ” DEDİ…
*40- İLK DEFA BİR BAŞBAKAN ŞEHİD ZİYARETTİNDE ” ASKERLİK YAN GELİP YATMA YERİ DEĞİLDİR ” DEDİ
*41- İLK DEFA BİR BAŞBAKAN 300 METRELİK GEMİYE GEMİCİK DEDİ.
*42- İLK DEFA BİR BAŞBAKAN ….. GAZETELERİNİ OKUMAYIN TELEVİZYONLARINI AÇMAYIN DEDİ.
*43- İLK DEFA BİR BAŞBAKAN İÇİN CUMHURİYET MİTİNGLERİ YAPILDI.

Bu hızla Tayyip Erdoğan bu dönemde ülkemizde ki her şeyi özelleştirmiş olacak…İş bu ya özelleştirmeye ve satmaya kafayı takmış olan başbakanımız en sonunda kendisini özelleştirir mi?

*- Türk Telekom, Arap’ ın.
*- Telsim İngiliz’ in.
*- Kuşadası Limanı İsrailli’ nin.
*- İzmir Limanı Hong Konglu’ nun…
*- Araç muayene işi Alman’ ın.
*- Başak Sigorta Fransız’ ın.
*- Adabank Kuveytli’ nin.
*- İETT Garajı Dubaili’ nin.
*- Avea Lübnanlı’ nın.
*- Petkim? Ermeni’ nin. ( Kazak’a sattık, dediler. Kazağı bir çıkardık Ermeni…)
*- Rakı, Amerikalı’ nın.
*- Finansbank Yunanlı’ nın…
*- Oyakbank Hollandalı’ nın.
*- Denizbank Belçikalı’ nın.
*- Türkiye Finans Kuveytli’ nin.
*- TEB Fransız’ın.
*- Cbank İsrailli’ nin.
*- MNG Bank Lübnanlı’ nın.
*- Alternatif Bank Yunanlı’ nın.
*- Dışbank Hollandalı’ nın.
*- Şekerbank Kazak’ ın.
*- Yapı Kredi’ nin yarısı İtalyan’ ın.
*- Turkcell’ in yarısı Finli’ nin Rus’ un.
*- Beymen’ in yarısı Amerikalı’ nın.
*- Enerjisa’ nın yarısı Avusturyalı’ nın.
*- Garanti’ nin yarısı Amerikalı’ nın.
*- Eczacıbaşı İlaç, Çek’ in.
*- İzocam, Fransız’ ın.
*- TGRT ( Fox ) Amerikalı’ nın.
*- Demirdöküm Alman’ ın.
*- Döktaş Fransız’ ın.
*- Süper FM Kanadalı’ nın.Hepsi TÜRK’ tü bir zamanlar… sadece 5.5 yıl önce. ( yani AKP hükümetinden önce )Önemli! Borla çalışan araba üretildi, Türkiye kıskaçta. Arabayı BOR madeniyle çalıştıracak patentli 600 proje olduğu ortaya çıktı. Türkiye, dünya rezervinin yüzde 70`ine sahip.
*AYDIN İNSAN ARAŞTIRIR, YARGILAR VE SONUCA VARIR.CAHİL, YOBAZ; DUYAR, GÖRÜR VE HÜKME VARIR YA BİR YOL BUL, YA BİR YOL YAP, YA DA YOLUMUZDAN ÇEKİL…
DURMAK YOK , CAN SIKMAYA DEVAM…HERKESE İLETİN…

ihlas ve samimiyet...

öncelikle şunu belirtmek isterim ki uzun süredir bloga bir şeyler yazamıyorum...internetle pek alakam kalmadı ancak böyle fırsat buldukça bir şeyler aktarmak istiyorum...

yaz aylarındayız ve bir çoğumuzun vaktinin bol olduğu aylardayız. tatil yapmanın yanı sıra kendimizi eksik olduğumuz noktalarda beslemek için en ideal zamanlardayız. çok değil bir buçuk ay sonra tekrardan okul başlayacak ve kimimiz okuluna kimimiz işine dönecek. bu hasepten dolayı sevgili kardeşlerim özellikle bu aylarda okuyabildiğimiz kadar okuyalım, bol bol dolu dolu okuyalım. okuyalım ki içimiz dolsun ve dışarıya sızdıracak bir şeyler bulunsun. öyle değil mi...misal ben bu fırsatı kışın okumak isteyip de okuyamadığım kitapları aradan çıkararak değerlendiriyorum. sizde bunu yapabilirsiniz.

kitapları okurken sırf okundu olsun diye değil, ibret alınsın diye okumalıyız. geçen gün bunu fark ettim. şimdi güzel kardeşlerim bir kütüphane bitiren insanlar var ancak burnunun ucundaki gerçekleri görmekten yoksun. şunu demek istiyorum çok bilmek önemli değil. bildiğiyle amel etmek, bildiklerini faaliyete geçirebilmek önemli. Allah cc insanlara kibir duygusu vermiş ki kibirlene... şimdi çok okuyan bazı insanlar okudukça bunun en iyisini ben bilirim mantığına kapılırlar oysaki düşünce alanından sahaya inildiğinde o çokbilmişlik edasıyla kibirlenenlerin aslında sadece bildiğiyle kaldığı anlaşılır. şunu demek istiyorum bir mühendis ,farzı misal, ne kadar bilirse bilsin uygulamada bir amelenin eline bakmak durumundadır. çaydanlık ne kadar kıymetli olursa olsun herhangi bir bardağın önünde eğilmek durumundadır.

temel problem şu kardeşlerim...ihlas ihlas ve yine ihlas. çok eminim ki hiç bir şey bilmiyorum diyen insanımız bile birçok şey biliyor.eksiğimiz yokluğu veya hiçliği temsil etmez ki...eksik tamamlanmak için vardır. az da olsa bildiklerimizi ihlasla inanarak, karşılığını sadece Allah cc dan umarak yapar isek Rabbim gerektiği ölçüde nazar edecektir. samimiyetin ne derece önemli olduğu da bu noktada tezahür eder. samimi olmayan kalp yalan söyler. önce kendini aldatır, sonra karşısındakileri...

velhasılı kelam sözü fazla uzatmak istemiyorum. ihlasla alakalı bir çok hadis ve ayet var...kulun tövbesinin kabul olması, ibadetlerinin kabul olması hep ihlasa dayalıdır. bu noktada bu konulara dikkat edelim inşaallah...Allaha emanet olun...sağlıcakla, selametle kalın...